JOHN BERGER - GÖRME BİÇİMLERİ ÜZERİNE

John Berger - Görme Biçimleri Üzerine:
John Berger, Görme Biçimleri kitabında; im, imge, algı kavramlarına değinerek; görme biçimlerinin imgeler üzerinden nasıl oluştuğuna dair bilgi vererek, sistematik ve kronolojik olarak işlemiştir. Aşağıda bölümlere göre belirli parçalar işlenmiştir.
1. bölüm:
-İmgeler yeniden yaratılırken (tekniğin olanaklarıyla üretimde - burada Benjanim'le aynı fikirde olduğunu belirtiyor Berger- ) imge tanım olarak aynı kalsa da biçim değiştiriyor, evriliyor. Bu da kaynak aynı kalsa da imgeleri yeniden yarattığımız, ürettiğimiz anlamına geliyor.
-Resim sanatından fotoğraf sanatına geçişte resimdeki imgeler ressam tarafından oluşturulurken, fotoğrafta fotoğrafçı imgeleri seçer diyor Berger. Aslında fotoğrafçı da imgeleri seçtiği kadrajdan yeni baştan oluşturarak bizleri daha nesnel ve onun gözünden bakmaya itiyor diyebiliriz. Benjamin'in dediği gibi resimde kendi gözümüzde görürken, fotoğraf sanatında mercekten görürürüz. Ancak her koşulda da oluşturulan imgeler ve bakan (gören) göz gerçeği vardır.
2. Bölüm:
-Burada Berger erkek ve kadın imgeleerine değiniyor, 'Kadın her zaman kendi imgesiyle dolaşmak zorundayken erkek değildir ve kadının erkeğe görünüşü bir erkeğin kadına nasıl davranacağını da etkiler. Kadın ona göre davranmalıdır.' diyor. Buradaki seksist bakış açısını ifadeden dolayı ya da o dönemi yansıtma durumunda olduğundan dolayı diye düşünüyorum. Ancak kadın - erkek karşılaştırmasının sanata yansımasındaki ayrım, erkek ressamların kadınları metalaştırdığı dönemden kaynaklanıyor. Eğer Berger kadın vücudundaki kıvrımlardan dolayı, estetik olarak seyirlik olduğunu düşünüyorsa bu elbetteki cinsiyet sınıflandırılmasına takılmamalıdır.
-Adem ve Havva efsanesine değinen Berger'e göre asıl sorun Havva'nın arzusunu kontrol edememesi. 'Bu sayede çıplaklık algısı oluşuyor ancak sanatın gelişimiyle çıplaklık utançtan gösterişe dönüşüyor. Kadınlar seyirlik olarak resmediliyor. O zamandan bu yana da kadınlar seyredildiğinin farkına vararak kendilerini seyirlik biçimde metalaştırıyorlar.' Bu yanlı bakış açısının doğruluğu kadından kadına, dönemden döneme ve hatta okuyucudan okuyucuya değişmelidir. Nasıl ki her imge her insanda farklı değer uyandırıyorsa, kadını 'görme biçiminin'de değişken olduğunu düşünmek durumundayız.
-Ancak bu algı varken bir yandan da kendine duyulan hayranlık (kendini seyretme) ayıplanarak günah olarak görülmeye başlanmış Berger'in kronolojisine göre. Buradan da kadın ögesinin ne kadar metalaştırılıp, oradan oraya savrulduğunu anlayabiliriz. Ancak bu durum coğrafi değişiklik göstermektedir. Avrupa sanatında kadın edilgen biçimdeyken Avrupa dışındaki geleneklerde kadın erkek kadar etken durumdadır. Seyirlik biçimden çıkıp karşılıklı cinsel birleşmeyi ifade eder sanat. Ki bu durum, cinsel birleşme nasıl işteşse, Avrupa yansımasından daha objektiftir.
5. bölüm:
-'Yağlı boya resim sanatındaki geleneksel görme biçimi İzlenimcilikle sarsılmış, Kübizmle yıkılmıştır. Bütün bunlar olurken fotoğraf görsel imgelerin başlıca kaynağı olarak yağlıboya resmin yerine geçmiştir.' Burada Berger görme biçiminin uğradığı değişikliklerden bahsediyor. Resme konu olan imgelerin tanımı aynı kalırken biçimi değişiyor fotoğraf sanatına uygulanıyor. İlk bölümde belirtildiği gibi tekniğin olanaklarıyla sanat yapıtı değişime uğramış, imgelerin değerleri aynı kalsa da tasvirleri büyük değişikliğe uğramıştır. Burada bir kavram daha devreye giriyor: eserin, yani resmin - fotoğrafın, yani imgenin biricikliği. Burada sorulması gereken asıl soru, biricikliği sağlayan imgenin kendisi midir yoksa değeri midir?
-Resimle satın alan arasındaki efendi ilişkisine de değiniyor Berger 5. bölümde. Efendinin etrafında şekillenen eserlerin biricikliğinden bahsediyor ancak ona göre efendi ve resmi iki kefeye koyarsak efendi kavramı daha ağır basıyor. O halde mal gözüyle bakılan resim kendi biricikliğini koruyabilecek mi?
-Berger yağlıboya tabloların yüzey zenginliğinden bahsediyor. Tabloda 3. boyuta da yansımalar vardır ve boyanın dokusu, parlaklığı, dokunulabilirliği sanatta üstünlüğünü gösteriyor, diyor. Aynı zamanda tablonun yarattığı dokuların yanında resimdeki kumaşlar, dokumalar, mozaikler resmi yapılanın zenginliğini belirtirken satın alınabilecek şeylerin istenirliğini gösteren bir şey oluyor diyor Berger. Ancak bu durum resimlerin de istenirliğini etkileyerek tablo satın almanın zenginlik gösterdiği dönemlere gönderme yaptığını düşünüyorum. Ancak bu durum günümüzde de geçerli, popülarite denen kavrama ne kadar bulaştığımızı buradan da görebiliriz.
7. bölüm:
-Günümüzde imgeler en çok reklam sektöründe kullanılmaktadır. Ancak reklam imgesi anlıktır diyor Berger. Anlık olduğu için tek bir imgenin çok güçlü ve bir çok değeri bir arada taşıyor olması gerekmektedir. Ek olarak da 'bütün bunlara karşın reklam imgeleri uzak bir istasyona doğru koşan hızlı trenler gibi durmadan önümüzden geçer' diyerek imgelerin geçiçiciliğini vurgulamaktadır.
-'Reklam nesneleri değil toplumsal ilişkileri amaçlar. Reklam, zevk değil mutluluk vaat eder bize: dışardan, başkalarının gözüyle görğlen bir mutluluk. Kıskanılmanın getirdiği bu mutluluk da çekicilik de vardır. Reklamın dayandığı temel huzursuzluk şu korkudan doğar: Hiç bir şeyin yoksa sen de bir hiç olursun.' Burada modernizme karşı çok büyük bir gönderme yapılıyor. Modernizmin gereklilikleri ve popülarite kavramının sonucu olarak tüketim toplumunun oluştuğu günümüzde imgelerin algı yönetiminde ne kadar büyük bir rol aldığını görebiliriz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar