MEKANA YAYILAN HEYKEL – ROSALIND KRAUSS ÜZERİNE
Eleştirmen
Rosalind Krauss, bu yapıtında; heykelin hem fiziksel hem manevi konumunu
sorgulayarak, modern çağın içerisindeki heykel anlayışını eleştiriyor.
Krauss heykel anlayışının nasıl
evrimleştiğinden bahsediyor. Geçmeişten günümüze gelen bir evrim söz konusu:
günümüzde artık şaşırtıcı şeylere heykel denmeye başlandı. Burada heykel
kelimesinin kökenine bakmamız gerekebilir. Heykel neye deniyordu da şu an şaşırtıcı
gelmeye başlayan eserlere dendi?
Krauss, ‘… Bu arada “heykel” teriminde bir
bulanıklaşma, bir anlam kayması, gevşemesi yaşandı. Heykel kategorisi, kendisi
de çökme tehlikesinde olan bir heterojenliği kapsamaya zorlanmış bir hale
geldi.’ Yukarıda bahsettiğim gibi Krauss heykel teriminin derinine iniyor.
Heykel kategorisi uzun çağlardır, ‘orada bulunan ve oraya dahil olmayan’ bir
ögeydi. Bir yapının içerisinde olup da mimariye dahil olmaması gibi. Ancak şu
an hepsi bir arada düşünülüyor ve Krauss’un dediği heterojenliği kapsamaya
zorlanıyor. Manzara, mimari gibi durumları da artık kendi içerisinde
barındırıyor.
Aslında burada modernist heykellerin bir
yersiz – yurtsuzlaşmasından bahsedebiliriz. Krauss’un bahsettiğini ‘kaide’
konusuna da değinerek elbette. ‘Heykel, kaideyi fetişleştirerek, onu kendi
bünyesine katmak için aşağıya uzanır ve bulunduğu fiili yerden uzaklaşır, kendi
malzemelerini ve inşa ediliş sürecini temsil ederek kendi özerkliğini
betimler.’ Kaide burada yukarıda anlatılanlardan farklı olarak inşa ediliş
aşamasında heykel ile yoğun bir ilişki içerisindedir. Kaide heykeli taşıdığı
için en başından beri onu yansıtacak şekilde tasarlanmıştır. Onu taşır, onun
yerini oluşturur. Bu durumda kaide heykelin kendi mekanını oluşturur – oluşturmasına
yardım eder diyebiliriz. Yersizlik durumu bunun neresinde peki? Pekala Krauss:
‘…Böylece kaide esasen taşınabilir bir şey olarak tanımlanır; yapıtın, heykelin
dokusuna dâhil olan evsizliğinin işareti olur.’ Diyerek heykelin evsizliğinden
bahseder.
“Modernist heykel kendi özerkliğini
betimlerken içinde bulunduğu mekânla iletişim içine girmez. Kendi malzemeleri
ve inşa ediliş sürecini temsil eder.” Klasik döneme baktığımızda Milo
Venüsü’nden bir örneğin isabetli olacağını düşünüyorum. August Rodin Milo
Venüsü’nü tariflerken yerinden kaldırılıp bulunduğu mekanın değiştirilmesinin
ne kadar yanlış bir şey olduğundan bahsediyor, çünkü bir heykel yaratılırken
bulunduğu atmosferi de kullanarak, mimari elemanlarla ilişkilendirilerek
yapılır. Sadece Milo Venüsü değil, Bakireler Sundurması da buna kesin bir örnek
olabilir. Burada heykel bunun keskin bir örneğiyken çoğu sanat yapıtının
mekanla ilişkisi yoğundur ya da yoğundu diyebiliriz, zira modernist heykellerin
bariz özelliklerinden biri, mekanı reddedip kendine yeni bir atmosfer ve mekan
oluşturmasıdır. Bu durumda yine heykel mi demeliyiz yoksa başka bir sanat
yapıtı terimi eklenmeli midir?
Eleştirmen Rosalind Krauss’un belirttiği
gibi tarihsel sınırları içinde düşünüldüğünde tanımlı kategorilere işaret eden
“heykel” ve “anıt”, birbirinden ayrı olmayan bir mantığa sahiptir. Krauss,
heykelin tanım olarak nasıl bulanıklaştığını ve anıt mantığının nasıl
“zayıfladığını”, anıtlardaki anlatımın öznelleşmesi, simgesel dilinden
sıyrılması, kaideyi terk etmesi, göçebeleşmesi, ne manzara, ne de mimari olanın
alanına, yani heykelin alışıldık alanının ötesine geçmesi üzerinden anlatır.
Bir önceki paragrafta bahsettiğim durumda, modernist heykeller ve genel geçer
kabul görmüş heykel ayrımında, anıt ve heykel arasındaki fark gibi bir fark
bulunduğunu gerçekten kabul edebiliriz.
Son olarak
tekrar yersizleşme durumuna dönebiliriz. Modernizmde yaşadığımız ve heykel/anıt
gibi bir dönüşüm - değişim geçiren sanat eserlerinin değişim sürecinde mekân
bağlantılı sanat işlerini tanımlamak için ‘Enstalasyon’ (Yerleştirme), İn Situ
(Özgün Yerinde) ‘Site Specifik’ (Kent Mekânına Özel) gibi yeni tanımlar ve
kavramlar kullanılır olmuş; ancak en önemlisi bu süreç, sanat ve yaşam
arasındaki sınırların ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bu yüzden Krauss’un
eleştirdiğinin; sanat eserinin değerinden çok, yarattığı kafa karıştırıcı
yersizlik, sınırsızlık ve hatta belirsizlik durumu olduğunu düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder